20.01.2009, Cumhuriyet Gazetesi - Spor

HEDEFİ TAM 12'DEN VURAN ŞAMPİYON GİZEM GİRİŞMEN

seyahatname'nin 350 yıllık seyahatiGizem Girişmen, trafik kazası sonucu yaşam biçimi değişen yurttaşlarımızdan biri. Sayısı neredeyse 10 milyona ulaşan engelliler ailesinin arasına girdikten sonra doğal olarak büyük bir çelişki yaşamış. Ama tesadüfen başladığı okçuluk onun yaşama yeniden tutunmasını sağlamış. Ve Gizem, Pekin 2008 Paralimpik Oyunları'nda kazandığı altın madalyayla şimdilerde ülkemizde yaşayan tüm engellilerin sesi pozisyonunda... Antrenmanlarını kimi zaman apartmanın garajında kimi zaman da arkadaşının fabrikasında sürdürdü. "Beni çok motive eden şey; kendi özel alanlarını, tehlikeli bir spor dalında antrenman yapmama izin vermekte tereddüt etmeyecek kadar bana inanan insanların verdiği sevgiyi hissetmemdi" diyen Girişmen, başarısında en büyük payı her zaman yanında olan ailesine veriyor. Ülkemizdeki potansiyelin iyi değerlendirilmesi halinde başarıya imza atmamamız için neden olmadığını söyleyen altın madalyalı sporcu, herkesi okçuluk sporuna destek vermeye davet ediyor.

  • Bu spora başlama hikâyeniz çok ilginç. Oku ilk elinize aldığınızda hedefi 12'den mi vurdunuz? O günden sonra Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya alacağınızı düşünüyor muydunuz?

Gizem Girişmen: Biri 5 yıl önce bana okçulukta olimpiyat şampiyonu olacağımı söylese hiç inandırıcı bulmazdım. Gelecek için farklı planlarım vardı. Geçirdiğim trafik kazasından sonra rehabilitasyon amaçlı yüzüyordum. 2 yıl boyunca düzenli olarak yüzme antrenörümle çalıştık. Üniversite bittikten sonra yeniden yüzmeye karar verdim. Şans eseri okçuluk antrenörüne ulaştım. O da "Bizim antrenmanlarımıza katılır mısın" diye sordu ve kabul ettim. Aslında ilk atışımda hedef tahtasını bile tutturamadım ama okçuluğun çok keyifli bir spor olduğunu o an anlamıştım. İlk okumu attıktan sonra bu sporu bırakmamaya karar verdim

  • Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nda çalıştığınızı okudum. Okçuluğa başlayana dek ne işle ilgileniyordunuz?

G.G: Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun olduktan sonra Avrupa Birliği (AB) eğitimimi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ndeki stajımı ve okçuluğu bir arada yürüttüm. Daha sonra 2006 Kasım'da Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü'nde işe başladım. Bu tarihten beri gerek iş yerimin gerekse benim özverimle iş ve spor hayatını bir arada yürütüyorum. İş ve spor hayatını bir arada yürütürken yoğunluk nedeniyle zorluk çektiğim zamanlar oluyor ama insan istedikten sonra her şeyi başarıyor...

SPORLA KÜÇÜK YAŞTA TANIŞTIM
- Yaşadığınız trafik kazasına dek spora ilginiz ne düzeydeydi?
G.G: Ben kazadan önce ağırlıklı olarak kış sporları yapıyordum. 3 yıl kayak ve buz pateniyle ilgilenmiştim. Dalmayı ve yüzmeyi de çok seviyordum. Sporla ve sportif değerlerle küçük yaşta tanışmamın bu başarıda büyük rol oynadığını düşünüyorum.

  • 2008'e dek çalışmalarınızı nerelerde yaptınız? Bağlı olduğunuz bir kulüp var mı?

G.G: Ankara Okçuluk İhtisas Kulübü'nün lisanslı okçusuyum. Ne yazık ki Türkiye'de okçuluk sporu için uygun ve yeterli tesis bulunmadığından antrenman yapmakta büyük sıkıntılar yaşanıyor. Sanırım bunun en büyük nedeni de Türkiye'de yerleşik bir spor kültürünün olmaması ve spora, sporcuya gereken önemin verilmemesi. Teknik antrenmanlarımı apartmanımızın garajında yapıyorum. Medyada bu durum çok olumsuz olarak yansıtıldı ama evime yakın; bir yerde, istediğim her an antrenman yapabilme imkânımın olması büyük avantaj sağlıyor.

  • Olimpiyat Oyunları'na hazırlanırken Paralimpik Komitesi'nin desteği nasıldı?

G.G: 2007'de milli takım olarak Pekin Olimpiyatlan'na katılma hedefi koyup çok yoğun ve sık kamplar yaptık. Türkiye Milli Paralimpik Komitesi'nin ve federasyonumuzun kampların gerçekleşmesinde önemli destekleri oldu. Milli takım kampı dışında teknik çalışmayı tercih ettim ve apartmanımızın garajında devam ettim. Ancak bu durum Türkiye'de okçuluk tesisi ihtiyacımız olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Türkiye'de spor yapmak gerçekten zor. Hele bir de amatör bir spor dalıyla uğraşıyorsanız daha da zor. Eğer sporda başarı göstermek istiyorsak öncelikle bu başarıyı getirecek altyapıyı oluşturmalıyız. Uygun tesisler yapmalı ve eğitimli, kültürlü, spor ruhunu özümsemiş sporcular yetiştirmeliyiz.

  • Ulusal takım menajeri olarak bu sporla ilgilenenlerin sayısını arttırmak için ne gibi çalışmalarınız mevcut?

G.G: Milli Okçuluk Takımı Menajerliği görevine 2006'da getirildim. Bu tarihten beri antrenörlerimiz ve fizyoterapistimizle Türkiye'de okçuluk sporunu yaygınlaştırmak ve yeni sporcular yetiştirmek adına çalışmalar yürütüyoruz. 2004 Atina Paralimpik Oyunları'nda okçuluk dalında hiç kota almamıştık. 2008 Pekin Paralimpik Oyunları için okçulukta 5 kota elde ettik. Oyunlarda en fazla sporcuyla okçulukta temsil edildik. Çalışmalarımızın sonucunu da almış olduk. Bu başarının mimarı olan antrenörlerimize, fizyoterapistimize, spor psikologumuza, eski Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Demirhan Şerefhan'a, okçuluktan sorumlu yönetim kurulu üyesi Tunç Tonger'e çok teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca Milli Paralimpik Komite Başkanı Yavuz Kocaömer ve genel sekreter İbrahim Gümüşdal'a da başarılarımızdaki katkıları için teşekkürü bir borç bilirim.

 
| Ana Menu | E-Posta | Bilkent Üniversitesi Ana Sayfası |