26.05.2003, Sabah Gazetesi


Sertab’ın Yanındaki Demir Adam

Sertab Erener ağlayarak demişti ki: “On yıllar var portakal yemiyorum abiç Yiyemiyorum. Sağlık durumum el vermiyor çünkü.” Size fantezi gibi mi geldi? Yani “portakal yiyememek” gibi bir derdi olabilir mi insanın? Olur tabii. Hem zaten; orada sadece bir semboldü portakal. Sertab’ın çok ciddi, hatta hayati bir sağlık problemi vardı ve daha pek çok sebzeyi, meyveyi tadamıyordu bile kız. Sonra yurtdışına tedaviye gitti. Havalimanındn ayrılırken, salondan uçağın merdivenlerine kadar bile yürüyememiş, tekerlekli sandalye yardımıya varabilmişti oracığa kadar. Tedavisi uzun sürdü. Ama şükür ki tanrı onu yakınlarına, sevenlerine bağışladı. Sapasağlam döndü, döner dönmez de “nerede kalmıştık” diyerek kolları sıvadı. Haa; bu arada bol bol da portakal yedi tabii Sertab kız.

İlk önce Demir’i hatırladı

Dün gece de yüzümüzü ağarttı, göğsümüzü kabarttı Sertab. Gitti, yendi, geldi herkesleri. Şarkısı da, yorumu da, sahne performansı da mükemmeldi. Ve yılların ustası Bülent Özveren “maç sonrası” onunla söyleşi yaparken dünyanın en mutlu insanı oydu, belliydi. Sonra bir ara: “Öncelikle Demir Demirkan’a teşekkür ederim” dedi Sertab. Vefalı, duyarlı davrandı. Malum şarkıyı ortak ürettiler Demir’le. Beste ve İngilizce sözler Demir’e aitti. Aynı zamanda hayat yoldaşı olan delikanlıya selam gönderirken bin kat daha güzelleşti sanki o tatlı cadı. O “zor kadın…”

Peki Demir Kim?

Herkes Sertab’a kilitlenecek şimdi. Ben de Demir’i yazayım dedim. O da hakketti fazlasıyla anılmayı, sevilmeyi, kutlanmayı. Demir kim mi? Okuyun, bayılacaksınız hayatına. Ben mesela Demir’i ilk kez Pentagram grubuyla dinledim. Sahnede coşup, taşan gençleri yerinden oynatan beter bir gruptular. Sonra sordum, soruşturdum, öğrendim. Hemşerimmiş, Adanalı’ymış. Yaşı mı? Yanılmıyorsam 72’li olmalı Demir. Eğitimi de sıkı haa! Bilkent İngiliz Filolojisi’nden. İşte o yllarda yaptılar ilk albümü. Hatırlayanlar vardır; “Trail Blazer” mükemmeldi. Sonra birden yok oldu ortadan. “Nerde bu yav?” filan diye sorduk, oh-hoo gitmiş ta Los Angeles’a yerleşmiş. 1992 filan yılları, “Bir de Musicians Institute’da okuyacağım” diye tutturmuş orada. Bizim Rak Kerim anlattı telefonda, Paul Hanson, Scott Henderson, Frank Gambale gibi birçok müzisyenle bile çalışmış. Bu dediklerim orada alemin krallarıymış. Mezun olunca da bir savurganlık gelmiş beynine, emeğine. Los Angeles’I terk etmeyip pop-jazz, alfro, Latin ve elbette rock takılmış. Sırf çalmamış ama, binlerce beste yapmış.

Trenden İnen Adam

Ben bir daha gördüğümde 96 yılı filandı. Memlekete dönmüş, o sıra da Wallvox’u dağıtıp, tekil takılan Şebnem Ferah’a “Kadın” albümünde koltuk atmıştı. Zaten Sertab’la iş ilişkileri aynı yıla rastlar. Hani menşur “Sertab gibi” albümü vardı ya, onunda mimarı Demir’dir işte. Prodüktörlüğe kafayı iyice takmıştı. Bu nedenle Pentagram’a bay bay dedi. Ardından yine Şebnem Ferah’a “artık kısa kısa cümleler kuruyorum” ve yeniden Sertab’a yeni bir kaset hazırladı. Stüdyodan çıkmaz olmuş, sahneden uzak kalmıştı. İngiltere’de Jethro Tull grubundan David Palmer ile Serab Erener için bir demo hazırlarken kendisine verilen; “hayatta bazı yerlerde trenden inmek gerekir” tavsiyesine uyarak Sony müzik Türkiye ile antlaşma imzaladı ve geri dönmeye karar verdi sahnelere… İlk solo albümü mayıs 2000 yılında yayımlandı. Konserlerine de eyvallah ama, onu asıl Alman Bira Evi’nde, Beyoğlu cumartesilerinde izlemek zevkli oluyor be. Yani hülasa: helal hemşerim sana…



 
| Ana Menu | E-Posta | Bilkent Üniversitesi Ana Sayfası |